"Ağrım olsa bağıramam, aslan görsem kaçamam, kuyruğu ne de tatlı dersiniz ama avcı vurunca afiyetle yersiniz, çok da üşüdüm, kürkümü geri verseniz.. Tavşanım ben, keşke dostum olsan sen.." (Tawşi)

2 Aralık 2013 Pazartesi

EMİNÖNÜ, PETSHOPLAR, HAYVAN TİCARETİ




             Bir kafesin veya camın içinde, çok masum bakıyor, üstelik yavru, size türlü şirinlikler yapıyor, ne yapsın zavallı tüm gün orada F tipi cezaevinde, uslu dursun diye ilaçla sakinleştirilmediği sürece bunları yapıyor. Yurtdışından, yurt içinden sertifikalı çiftliklerden getirildikleri söyleniyor, yok seceresi şu, yok babası şampiyon, yok pasaportlu yok çipli.. Androidini de yaparsınız yakında.. Hem böyle olsa ne olur ki, sonuçta sen onu satıyorsun, bir maldan farksız o.. Annesinden çok küçükken ayrılmış ne de olsa ne kadar küçükse o kadar daha alıcısı fazla olabilir ama bu yavru annesinden yeterli anne sütü içebilmiş mi, bağışıklığı çökmüş olabilir mi, bu yüzden ileride birçok hastalığa kapılabilir mi veya erkenden ölebilir mi? Teacup diye yetiştirilenler küçücük, ilgi odağı ve daha pahalılar, at çantaya git, bir rujdan bir cep telefonundan ne farkı var, belki de bir hava atma nesnesi senin için.. O hayvan nerede yetişti hiç düşündün mü? Özgürce kırlarda koşarak ailesiyle mutlu mu yetişti sence, bu sadece bir hayal.. Aldığın o tavşanın annesi bir doğum makinesi gibi görülüyor, her ay doğurtuluyor, doğan yavrular neredeyse süt içmeden annesinden zorla alınıyor. O tavşanlar boyları kadar kafeslerde yaşıyor, ışık görmüyorlar, kir, pislik içinde, hepsi hasta, kaçacak delikleri yok, belki de ölelim de kurtulalım diye dua ediyorlar. O hayalindeki teacup terrier köpek doğuştan mı teacup sanıyorsun? Büyümesin diye karanlık odalarda, gün ışığı ve yeterli süt, besin almadan teacup oluyor o.. O yüzden de hep şekerleri düşüyor. Aynı eski çağlardaki Çinli kızların ayakları küçülmesin diye fincana sokulup sarılması mantığı yani.. O uzun tüylü kedi nasıl da uslu bütün gün uyuyor. Size de ona uyusun diye verilen uyuşturucu maddeden gün boyu verilse siz de uyurdunuz. Peki o rengarenk zeki papağanlar, cıvıl cıvıl muhabbet kuşları nasıl getiriliyor? Özgürce Afrika ormanlarında uçarlarken yakalanıyorlar, kafesler içinde ithal ediliyorlar. Üstelik çoğu da kaçak.. Bir gün önce orman semalarında süzülen papağan, muhabbet kuşları bir gün sonra küçücük kafesinde sizin esiriniz oluyor, sizin kelime ezberletmeye çalıştığınız yeni oyuncağınız.. Maymunlar için durum daha da beter, daldan dala, ağaçtan ağaca zıplayarak yaşayan bu hayvan evde küçücük bir kafese hapsediliyor, evin içinde bırakıldığı zaman ise perdelere tırmanıyor, lambayı deviriyor diye kızılıp dövülüyor, sen mi sordun ona seni evinden kopardık artık ağaçlar yerine bizim perdelere kaldın diye.. Salonun ortasında bir bambu veya muz ağacı yetiştirebilecek misin onun için? Peki ailesini özlediğinde ne yapacaksın? Bunlardan daha beteri de aldığın bu hayvanları sıkılıyorsun, bakımı zor geliyor, çocuğun başka birşey istiyor, tatile gitmek zorunda kalıyorsun, komşun şikayet ediyor, mama almak aşı yaptırmak pahalı geliyor, tüylerinden kanser olurum, eşim hamile çocuğa zararlı olur diye hurafelere inanıyorsun, bence alerjim var , astımım var hapşuruyorum deme çünkü bu artık demode oldu ama şu aralar taşınıyoruz veya yurtdışına gideceğim bahanesi daha revaçta, tavsiye ederim ve sonunda  pet diye aldığın hayvanı pat diye atıyorsun. Karayolunun ortasına bırakıyorsun arabayla giderken, parkta bir banka bağlıyorsun tasmasından 30 derece yazın sıcağında kaçıyorsun, kışın ormana atıyorsun onlarca aç köpek birbirini yiyor, seninkini de.. adfaya terk ediyorsun, açlık ve suuszluktan ölüyor, tavşanı zaten ev dışında saldığın an ya kedi, köpek, karga yiyor ya da araba altında kalıyor hemen, ölümü çok basit. barınağa bırakırsan yaşama ve yeni yuva bulma şansı oluyor tabi o barınaktakiler (Barınak veterineri de dahil) onu satmaz, zehirle uyutmaz veya aç bırakıp ölüme terk etmez, döve döve öldürmez, kısırlaştırma operasyonu için deneme tahtası olarak görmez ise..  Oysa ne güzel de hava atıyordun yeni hayvanınla, ona bir sürü para saymıştın, taksit bile yapmıştın hayvanı.. Tüm bunlar yeni aldığın ithal halıya tuvaletini yaptı diye mi? Sabahları ve akşamları tuvalete götürüp hava aldırmak zor diye mi? Deri kanepeyi tırmalıyor diye mi? Herşeyi geçtim, birgün gelecek ve öbür dünyada eziyet ettiğin o hayvan dile gelecek, o zaman ben o hayvanı satan satıcının, daha doğrusu hayvan ticareti yapan kişinin kaçışını izlemek istiyorum. Ama belki de kaçamayacak.. E maden gelen tüm hükümetler üke hayvanlarını korumuyor, o zaman biz de öbür dünyadan medet bekleriz. Hayvanlar sizlere oy veremezler ama onları korumayanlara da dostları oy vermez. Son olarak da Eminönü, Çiçek Pazarı gibi petshop benzeri yerlerden hayvan alanlara sesleniyorum, Eminönü olmuş, pahalı petsop olmuş farketmez, sen oradan bir hayvan kurtardın sanıyorsan yanılıyorsun çünkü suça ortak oluyorsun, çünkü herkes senin gibi acıyor ve acıdıkça da bu adamlar yenilerini getirtip satıyor. Zaten onların amacı insanların hayvanlara acıması.. Buralardan hayvan almayın, barınaklara gidin, ücretsiz hayvan sahiplendirme sitelerine ve bloglarına gidin hem sevaba girin, hem bir tüylü dosya yuva açıp sevindirin, hem de hayvan ticaretine dur deyin!

       Arkadaşımla Eminönü Çiçek Pazarı'nda köpek satan bir satıcının dükkanındayız, amaç çevreyi incelemek, her minik kafeste 2-3 köpek var, iri bir Setter yavrusu, 2000 TL'ye satılan küçücük bir Yorkshire Terrier yavrusuyla oynamak istiyor ama neredeyse boğazlayacak. Terrier zaten zavallı açlıktan bitap düşmüş, ne kadar hasta olduğu gözlerinden belli, küçücük kafese de tıkılmış, üstüne bir de arkadaşı dişliyor, satıcıya diyorum ki;

Ben- Şu köpekleri en azından ayrı kafeslere koyun, yoksa Terrier kalpten gidecek.
Satıcı- Bana ne ya, satılır zaten yakında..
Ben- Satılana kadar ölecek ve siz de 2000 TL'nizden olacaksınız.
(Satıcı koşarak ikisini ayırır. Onların dilinden konuşacaksınız.)

*Örneğin zamanında para döküp aldığınız köpekler evden attığınızda aşağıdaki hale geliyorlar ;





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.