"Ağrım olsa bağıramam, aslan görsem kaçamam, kuyruğu ne de tatlı dersiniz ama avcı vurunca afiyetle yersiniz, çok da üşüdüm, kürkümü geri verseniz.. Tavşanım ben, keşke dostum olsan sen.." (Tawşi)

29 Ocak 2014 Çarşamba

İSLAM'DA ÖZEL BİR HAYVAN; KEDİ




            Yıllarca Türk halkından şöyle eziyet gördüler; Bir kap mama, bir kap su vermeyip aç ve susuz bıraktık, dondurucu karlı havalarda evimize misafir etmedik, yavrularını öldürdük, komşumuz bahçesinde besliyor diye zehirledik,  cami bahçesinde insanlar besliyorlar diye telle boğup yaktık, köpeklere timsahlara yem yaptık, işkenceci Çinliler'in öldürüp kürklerinden yaptığı eşyaları ithal edip ülkemizde sattık ve satın aldık,  bitmiş pilleri çöplere atıp ölmelerine sebep olduk,tatile giderken sokağa attık, tatilden dönerken yine sokağa attık, pet diye alıp pat diye de attık, milyarları verip satın aldık sonra bir çöp torbası gibi kapının önüne koyduk, en sevilen ırkları bir aşya gibi alıp sattık, dişilerini bir doğum makinesi gibi kullanıp devamlı yavrulatıp para kazandık yaşlanan anneyi de barınağa attık, yoldan geçene taş attık, çocuğumuzun önünden geçeni pis hayvan diye kovaladık, evin bireyi yerine koymayıp masraf ve bakımından kurtulup tatile rahat gidebilmek için alerji, astım, hamile kalma, taşınma, yurtdışına gitme gibi bahanelerle başkalarına yamadık, belediyenin yaptığı kedi evlerini baltalarla parçaladık, komşumuzunki miyavlıyor diye belediyeye şikayet ettik, tüm apartmanda imza toplayıp mahkemeye verdik, sitelere evlerde beslenemez maddesi koydurduk, evimizi kiralarken beslemeyenini aradık, tüm yemekleri israf edip çöpe attık ama onlara bir lokma ayırmadık, koskoca restoranlar, tesisler, hastaneler, klüpler, avm'ler açtık ama çıkan yemek artıklarının birini bile onlar için ayırıp vermedik, dindar takılıp ölüm yasası çıkarmak istedik, sokaklarda dolaşsınlar istemedik, hepsini barınaklara tıkıp zehirlemek istedik, doğan yavrularından ayırıp öldürdük, evden kilometrelerce uzaklara terkettik, otobanlara attık, doktorlara ve ilaçlara dünyanın tedavi parasını harcadık ama kedinin tedavi yöntemini hiçe saydık, Peygamber'imizin bir sünnetini bile örnek almadık. Öbür dünyada sonsuza kadar o ateşin içinde kim acı çekecek? Kedi değil, sen! Çünkü o kedilere eziyet eden hep sendin! Ama ahirette o kediler diğer tüm hayvanlarla dile gelip senin yaptıklarını anlatınca bir zamanlar böyle bir yazı okumuştum diyeceksin ama iş işten geçmiş olacak!


          İslam'da Özel Bir Hayvan; Kedi

İslamiyet'te kediler "temizlik" ile simgelenmiştir ve saygın bir yer edinmişlerdir. Hz. Muhammed'in bir kedi dostu olması Müslümanlar için bir övünç kaynağıdır. İşte kedilerin Müslümanlar'ın hayatındaki yerine dair bilgiler;
Kedi beslemek sünnettir. Hz. Muhammed, Uhud seferinde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o kedinin etrafından dolaştırmış. Ve seferden döndüğünde o nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenerek adını Müezza koymuş. Siyah beyaz bir Habeş kedisiymiş Müezza. Ağzının içinde üst damağında lekeleri varmış. Bu sık rastlanmayan damağında leke olan kedilerin Müezza'nın soyundan geldiği kabul edilir. Müezza, muhtemelen bir sokak kedisiydi ve Mekke'nin sıcak kavurucu çöl sokaklarından Hz. Muhammed'in ilgisi ile kurtulmuştu. Hz. Muhammed, kedisi Müezza'yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed'in giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Hz. Muhammed, Müezza'yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek kalkmayı tercih etmiş. Hz. Muhammed, kedisi Müezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken Sahabe-i Kiram Ebu Nuaym "Ya Resul o sudan kedi içti" deyince, Resulullah "Onlar en temiz ağıza sahiptirler." buyurmuş ve abdest almıştır. 
Daha sonra da sahabeden Kâb kızı Kebşe isimli bir hanım şöyle anlatıyor: ''Eshab-ı kiramdan kayınpederim Ebu Katade'nin abdest alması için bir kaba su koymuştum. Kedi gelip bu kaptan su içiverince Ebu Katâde biraz daha su içmesi için, kabı kedinin önüne uzattı.'' Benim kendisine hayretle baktığımı görünce, "Niye hayret ettin ey kardeşimin kızı, Resulullah efendimiz, "Kedi pis değildir, etrafınızda (evinizde) serbest dolaşsın buyurdu. Kendisi de abdest almıştı, ben de sünnet eylemekteyim." dedi (Nakleden: İmam Malik, Muvatta, Taharet[2.13]-Diğer Kaynaklar: Ebu Davud, Taharet, 1/38; Tirmizî, Taharet, 1/69; Nesaî, Taharet, 1/54; İbn Mace.Taharet, 1/32, Ayrıca bkz. Şeybanî, 90).
Ebu Bekir Vasiti hazretleri anlatır: Bir gece Peygamber efendimizi rüyamda gördüm. Bir senedir, o kadar çok sıkıntının tesirinde kaldığımı, çok zayıflayıp ayakta namaz kılamaz hâle geldiğimi arz ettim. Evimizdeki kedi yavrulamıştı. Ben bu sıkıntı içinde düşünürken, bir köpeğin kedi yavrularından birisini yakalamaya çalıştığını gördüm. Bastonumu vurunca, kaçtı. Kedinin annesi gelip yavrusunu alıp gitti. Ondan sonra iyileştim; namazlarımı ayakta kılmaya başladım. O gece rüyamda yine Peygamber efendimizi gördüm. "İyi olmanın sebebi, bir kedinin senin için teşekkür etmesidir." buyurdu. 
Abdurrahman bin Sahr adlı bir sahabe (Ebu Hureyre) sokakta kalmış kedileri götürür onları yedirir severmiş. Resûl-ü Ekrem Hz. Muhammed'in bundan haberi yokmuş. Sahabelerden biri bir gün Hz. Muhammed'e söylemiş; "Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor!" demiş. Hz. Muhammed o anda bir şey söylememiş. Hz. Muhammed Ebu Hureyre'yi daha sonra sokakta görmüş, bu zât bir kedi yavrusu bulmuş. Hz. Muhammed'e sahabenin söylediğini kendisi de bildiği için Resûl-ü Ekrem Peygamberimiz bir şey söyler diye, kediyi hemen hırkasının içine saklamış. Resûllah Hz. Muhammed kendisine, hırkanın altında ne sakladın demiş. Hırkayı açmış küçük bir kedi yavrusu. Hz. Muhammed yavruyu sevmiş, okşamış, ve o zâta: "Ebu Hureyre utanma, öğün. Sen kedi babasısın." demiş. O günden sonra Abdurrahman bin Sahr'a artık Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in hitap ettiği gibi "Ebu Hureyre (Kedi babası)" hitap edilir . (Buhari: 5, 811).
Bir gün bir sohbet esnasında Resûlullah efendimiz yanındakilere: "Hubbül hırratı minel iman" Türkçesi:"Kediyi sevmek imandandır" buyurmuş. "Niçin?" diye sormuşlar. "Ebu Hureyre bilir" demiş başka bir şey söylememiştir. 
Kendisi de bir kedi dostu olan ve Peygamberimizin hadislerini aktaran Ebu Hureyre, Hz. Muhammed'in kedilerin ticari alım satımını yasaklattığını söyler. Hatta Ebu Hureyre'nin aktardığı hadislerde "Kedisini kapatıp aç bırakan bir kadının cehennemde çektiği cezadan." bahsedilir. Mesaj oldukça açıktır. Kedilere iyi muamele şarttır. Bu hadislerden dolayı çocukluğumuzda kedilerin canını acıtanlar için hep aynı şey söylenir dururdu. "Bir kediyi öldürürsen yedi cami yaptırman gerekir."
İslamiyet'teki bu gizli kedi sevgisi sebebi ile İslam ülkelerinin sokakları kedilerle doludur. Ebu Hureyre kısa sürede İslam aleminin en önemli ve en güvenilir sahabelerinden birisi oldu. Peygamberimiz Hz. Muhammed kendisini çok seviyordu ve yanından ayırmıyordu. 
Hazret-i Ebu Hüreyre, Peygamber efendimizin hep huzurunda ve yanında bulunduğu için, pek çok hadis-i şerif işitip rivayet etmiştir. Gece gündüz Peygamber efendimizin yanından ayrılmaz, ondan duyduğu hadisleri öğrenmeye çalışırdı. Bir gün namaz kılarken bir yılan Hz. Muhammed'e arkasından yaklaşmış ve Hz. Muhammed'i sokmaya kalkışmış. İşte tam o sıra oralardan geçen bir adam Hz. Muhammed'in zor anına yetişip kedisini yılanın üzerine salmış. Ve bilindiği üzere yılanın amansız düşmanı olan kedi, yılanı boğmuş. Yılanın zehirli ısırığından kedi sayesinde kurtulan Hz. Muhammed kedinin sırtını okşamış. O günden beridir de kediler sırt üstü yere düşmezlermiş. Bediüzzaman Said-i Nursi gibi bazı alimler kedilerin çıkardığı mırmırların "Ya (Er) Rahim, Ya (Er) Rahim" şeklinde bir dua olduğunu, kedilerin bu şekilde şükredip, zikrettiklerini söylemektedirler.
Hazret-i Ebu Hureyre anlatır: "Bir gün elbisemin içinde küçük bir kedi taşıyordum. Resulullah efendimiz beni görünce, 'Nedir bu?' diye buyurdu. Ben de; 'Kedicik!' dedim. Bunun üzerine Resulullah, "Ey Ebu Hureyre" buyurdu. Yani kediyi seven, onlara ana babalık eden kimse buyurdu."
Bir gün Ahmed Rıfâi hazretlerinin paltosunun eteğinde, kedisi gelip uyudu. Namaz vakti geldi, kediyi uyandırmaya kıyamadı. Bir süre onu şefkatle seyretti. Uyanmayacağını anlayınca Hz. Muhammed'in yaptığı gibi kedinin yattığı yeri kesip namaza gitti. Geldiğinde kedi uyanıp oradan gitmişti. Kesik parçayı paltosuna dikti.
"Eshab-ı kiram dediler ki: Ya Resulallah, hayvanlara iyilikte de, sevap var mıdır? Peygamber efendimiz, "Her canlı hayvana yapılan iyilikte sevap vardır" buyurdu." (Hadisi nakleden: Buhari)
Ebu Bekir Vasiti hazretleri anlatır: Bir gün giderken başımın üzerinde bir kuş uçmaya başladı. Dalgınlıkla kuşu yakaladım. O elimde iken, başka bir kuş daha uçuyordu. Elimdeki kuşun annesi sanarak kuşu elimden bıraktığım anda, kuş öldü. Buna çok üzüldüm. O günden sonra bende bir sıkıntı başladı ve bir sene geçmedi. Bir gece Peygamber efendimizi rüyamda gördüm. Bir senedir, o kadar çok sıkıntının tesirinde kaldığımı, çok zayıflayıp ayakta namaz kılamaz hâle geldiğimi arz ettim. O zaman; "Bunun sebebi, o kuşun, senden şikâyetçi olmasıdır" buyurdu.
Evimizdeki kedi yavrulamıştı. Ben bu sıkıntı içinde düşünürken, bir köpeğin kedi yavrularından birisini yakalamaya çalıştığını gördüm. Bastonumu yere vurunca, kaçtı. Kedinin annesi gelip yavrusunu alıp gitti. Ondan sonra iyileştim. Namazlarımı ayakta kılmaya başladım. O gece rüyamda yine Peygamber efendimizi gördüm. "İyi olmanın sebebi, bir kedinin senin için teşekkür etmesidir." buyurdu.
Hiçbir hayvana eziyet, işkence etmek, suda boğarak veya ateşte yakarak öldürmek caiz değildir. Hayvana işkence etmek, gayrimüslim vatandaşa işkence etmekten daha büyük günahtır. Gayrimüslim vatandaşa eziyet etmek de Müslüman'a eziyet etmekten daha büyük günahtır.
Peygamberimizin eşi Hz. Aişe (r.a.) diyor ki: "Benle Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, daha önce kedinin ağzını dokundurup su içtiği bir kaptan su alıp guslettik."
Urve bin Zübeyr, Hz. Aişe (r.a.)'dan aldığı rivayete göre şöyle demiştir: "Resûlüllah (a.s.) Efendimiz'in yanından kedi geçerken su kabını ona iyice meylettirir, kedi su içtikten sonra Efendimiz arta kalanı ile abdest alırdı."
Enes bin Malik (r.a.)'den yapılan rivayete göre, şöyle demiştir: Resûlüllah (a.s.) Efendimiz Medine'de Bathan denilen yere çıktı ve "Ya Enes! Benim için abdest suyu doldur" buyurdu. Ben de suyu doldurup hazırladım. Resûlüllah (a.s.) tabii ihtiyacını giderdikten sonra su kabına doğru gelirken bir kedi o kaptan su içmeye başlamıştı. Bunun üzerine Resûlüllah (a.s.), o su içinceye kadar durup bekledi. Sonra ben bunun (hükmünü) sorduğumda buyurdu ki: "Ya Enes! Doğrusu kedi de ev eşyasından biridir, bir şeyi kirletmez ve murdar da yapmaz..." (Hadisi Hakim el-Nişaburi, Müstedrek'te rivayet ettikten sonra, iki Şeyh'in (Buharî ve Müslim'in) şartlarına göre, sahihtir, demiştir. Aynı hadîsi az değişik bir ibareyle Darekutnî de rivayet etmiştir).
Peygamberimizin eşi Hz. Aişe (r.a.) tarafından yapılan rivayete göre Hz. Muhammed şöyle demiştir: Resûlüllah (a.s.) Efendimiz: "Şüphesiz ki kedi necis (pis) değildir, o da ev halkından bazısı gibidir" buyurdu.
İmam Şafii'ye göre, kedi su içtikten sonra arta kalanı temizdir. İmam Mâlik'e göre, kedinin artığı temizdir. İmam Ahmed bin Hanbel'e göre, kedinin artığı temizdir, onunla abdest almak mekruh değildir.
Hadîslerin ve İslam alimlerinin açık delâletinden şu hükümler anlaşılıyor:
1- Kedi necis (pis) değildir. 
2- Artığı da necis (pis) olmaz, o bakımdan arta kalan su ile abdest alınır. 
3- Kedinin su ve gıda ihtiyacını karşılamak ve bu hususta kolaylık sağlamak sünnettir.

http://www.sabah.com.tr/fotohaber/yasam/islamda-ozel-bir-hayvan-kedi?albumId=53244&tc=40&page=1














27 Ocak 2014 Pazartesi

GERÇEKLERLE YÜZLEŞ; SOĞUK HAVA VE SOKAK HAYVANLARI




          Ülkemize soğuk havalar ve kar tekrar döndü, bugün İstanbul'a sulu kar yağdı derken doğudaki sokak hayvanlarının içler acısı haline bakın;

       "Ağrı'nın Taşlıçay ilçesinde bir köpeğin uzun süre donarak ölen yavrusunu hafifçe ısırıp, yalayarak uyandırmaya çalıştığı görüldü.Taşlıçay ilçesinde bir köpek donarak ölen yavrusunu hafifçe ısırıp, yalayarak uyandırmaya çalıştı. Hava sıcaklığının sıfırın altında 5 dereceye düştüğü ilçede, Cumhuriyet Mahallesi'nde dışarıda yavrulayan ve sığınacak bir yeri olmayan dişi köpeğin beş yavrusundan biri donarak telef oldu.Anne köpek, yavrusunun hareketsiz yattığını görünce boş arazide uzun süre bekledi. Çevredeki vatandaşların müdahalesine diğer yavrularıyla beraber ölen yavrusunun başından ayrılmayan anne köpek, zaman zaman hafifçe ısırıp uyandırmaya çalışarak yaladı.Yavrusunun yanına kimseyi yaklaştırmayan anne köpek, tüm çabasına rağmen ölen yavrusunun hareket etmediğini görünce bir süre sonra diğer yavruları ile uzaklaştı. (AA)" 


İşte haberin videosu;

 http://webtv.hurriyet.com.tr/2/59885/25663529/1/donarak-olen-yavrusunun-basindan-ayrilmadi.aspx

          İstanbul'da bile kar yağdığında birçok sokak köpeği ve kedisi donarak canvermişti. Peki ne yapmalıyız; hayvanların yemek aradığı yerlere ekmek, yemek artığı, mama bırakmalıyız. Bu karda kışta bir kedi veya köoek ne bulup yiyebilir ki? Ayrıca bazılarına sıcak yuvalarımızı açıp havalar ısınana kadar geçici yuva olmalıyız. Evin küçük bir köşesini bir cana ayırmak çok güzel olabilir, hem sevaptır hem de size arkadaşlık ederler. Belediyeler de sokak hayvanlarına sık sık yemek dağıtmalıdırlar ama seçimler yüzünden hayvanlarla ilgilenen pek yok bu yüzden hayvanlarla ilgilenmeyen, onları candan saymayan, ölüm yasaları çıkaran kişilere oy yok!

25 Ocak 2014 Cumartesi

TACO


 
              Taco, eski adıyla Tekir'in hikayesini anlatacağım sizlere.. Tekir'in annesi bahçede yaşıyordu, vahşi bir kediydi, sadece Tuxedo (Smokin) kedim Junior Hacı ile anlaşabiliyordu çünkü çocukluk arkadaşıydı. Annem sabah akşam mamalarla, etlerle beslerdi aç kalmasın diye. Bahçedeki bodruma sığınırdı yağmurlu günlerde. İki tane kendi gibi tekir yavrusu olmuştu bodrumda. Bodrumun penceresinden hergün bakarlardı bize, karınları acıkınca o pencereye çıkıp bağırırlardı. Birgün anne kediyi bahçede sokak köpekleri tarafından boğulmuş olarak bulduk, çok üzüldük. Özellikle de annem çok üzüldü. Yavrulara daha özen göstererek bakmaya başladı. Annesiz kalmışlardı ama vahşilerdi de, tutup eve alamıyorduk. Derken biraz büyüdüler 3 aylık oldular, daha önce anlattığım diğer sokağa terkedilen ve 12 köpek tarafından o yağmurlu gecede parçalanan anne kedi hikayesini anımsarsanız, o gece anne diğer anne kediyi kurtaramadım ama küçük bir ağacın tepesinde alttaki köpeklerin düşmesini beklediği için bağıran Tekir'i sağanak yağmurda saat 05.00'te GS terliklerimle çıktığım ağaçta kurtardım, Tekir artık hiç vahşi değildi, onu kurtardığım için resmen bana teşekkür ediyordu, o geceden beri evcil bir ev kedisine dönüşmüştü. Kardeşi korkudan saklanmıştı, kardeşine ne yaptıysam evcilleştiremedim, 50 cm yanıma geliyor ama asla kendine dokundurtmuyordu. Tekir'in de ev bulması için çok çaba harcadım, ilanlar verdim ama kimse istemedi, ne de olsa kısa tüylü tipik bir sokak kedisiydi. Kim ne yapsın ki.. Ama yaşadıkları yaşına göre çok korkunçtu. Ona sonradan Taco ismini verdim. Şimdi ise size Taco'yu anlatacağım;
              Taco bir kedi değil de sanki bir tavşan, papağan, maymun, insan karışımı bir canlı.. Sırf biftek ve somon yiyen İran kedimizi gurme olarak görürdüm ama Taco daha gerçek bir gurme çıktı. Taco'nun favori yiyecekleri; haşlanmış karnıbahar, haşlanmış tavuk, boza, tavukgöğsü, tuzlu fıstık, kaju, süt, yoğurt, patates kızartması, patlamış mısır.. Aburcuburlar tabi ki hayvanlar için zararlıdır ama çok az vermeye çalışıyorum yoksa gerçekten çalıyor. Bir etin (salam, sosis, sucuk, köfte, kedi maması) içinde domuz eti olup olmadığını anlamanın en güzel yolu önce Taco'ya bir numune vermektir. İçinde varsa asla yemiyor. Aynı şekilde iyi olmayan hiçbir kaşar ve cheddar peynirini yemez. Kendisini evin çeşnicibaşı yaptık :)  Asla çok yemez, herşeyden tadımlık yer. Sürekli beraber oyun oynuyoruz, en sevdiği iki şey sırtınıza atlaması, kolunuzu bir K-9 gibi tutması.. Ama o kadar zarif bir kedi ki şimdiye kadar bir kere bile tırmalamadı, hem de o kadar boğuşmamıza rağmen, tırnaklarını hep içeri çeker. Çok ama çok zeki. Küçük karton kutusuna polar battaniye koydum, dur deyince asla içinden çıkmıyor. Temel itaat da neymiş, kedi doğuştan zeka küpü. 24 saat oyun oynamayı seviyor. Ama siz uyurken de asla ses çıkarmaz, kutusundan çıkmaz, sırf sizi uyandırmamak için.. Çok anlayışlı ve düşünceli. Ayrıca kedi kumu masrafı da yok, gazeteye yapıyor ve hemen değiştiriyorum. En komiği de asla miyavlamıyor, sanırım ses tellerinde bir sorun var, arada Kik mik bişey diyor sessizce ama biz çok iyi anlaşıyoruz. Kısacası onu sahiplenmeyenler çok şey kaçırdı. Çünkü o en cins kedilerden daha zeki ve tam bir dost.. Yakında yeni fotoğraflarını buraya ekleyeceğim. 

GÜNÜN TAVŞANI



21 Ocak 2014 Salı

GERÇEKLERLE YÜZLEŞ; KATLİAM BUGÜN BAŞLADI





              "Japonya ile ABD arasında diplomatik krize neden olan şişe burunlu yunus avı bugün başlıyor. Taiji koyunda 200'den fazla yunus küçük bir alana hapsedilecek ve avlanacak. Bölge halkı bunun “önemli bir gelenek” olduğunu savunurken, çevreciler bu kanlı avı insanlık dışı olarak tanımlıyor.

 ABD Büyükelçisi Caroline Kennedy'nin eleştirilerini hükümet sözcüsü Yoşihide Suga "yasal" diyerek savundu ancak hayvan hakları savunucularının tepkileri sürüyor.

Yunusların avlanma yöntemi de oldukça vahşi. Balıkçılar Taiji koyuna göç eden yunusların etrafını çevreliyor. Botlardan suya indirilen metal direklere vurarak yunusları korkutuyor ve onların su altı radarlarını bozuyorlar. Yunuslar sürü halinde koyun sığ kısımlarına geldiğinde balıkçılar bıçaklarıyla saldırmaya başlıyor. Bundan sonra ise yunusları kesim için limandaki depolara getiriyorlar. İyi durumdaki bazı yunuslar ayrı tutularak akvaryumlara satılıyor.
Avlanmayı savunanlar yunus ve balinaların asırlardır bölge halkı tarafından tüketildiğini ifade ediyor. Restoran ve marketlerde Japonya’ya özgü geleneksel bir balık yemeği olan Saşimi ve benzeri yemekler yunus etiyle hazırlanıyor ve yüksek fiyatlara alıcı buluyor. Aynı zamanda balıkçılar yunusların çok fazla balık yediği için avlanmaları gerektiğini belirtiyor. 
Yunusların avlanmasına karşı çıkan ve konuyla ilgili kampanya yürütenler arasında bulunan Guns n’Roses grubunun eski bateristi Matt Sorum, Taiji’de yaşananların bir gelenek olmadığına ve avlanmanın sadece 30 yıl önce başladığına dikkat çekiyor. "
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/25615352.asp

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/25621254.asp

GÜNÜN TAVŞANI



20 Ocak 2014 Pazartesi

GERÇEKLERLE YÜZLEŞ; YAŞLILIK




               Hiç düşündünüz mü ileride yaşlandığınızda nasıl, nerede, kimlerle olacaksınız? Cesedinizi belediye mi bulacak, torunlarınız mı? Kolay bir yaşlılık mı geçireceksiniz, hastanelerde mi son nefesinizi vereceksiniz? Ne kadar zor ve karamsar sorular değil mi? Peki kendinizi bir köşeye bırakın, hayvanlarınızı hiç düşündünüz mü? Sizin de hayvanlarınız birgün yaşlanacak? Şimdi zıpzıp koşan genç tavşanınız 5 yaşına geldiğinde belki de koşamayacak. O zaman ona bakmaya devam mı edeceksiniz yoksa eskimiş bir eşya gibi kapının önüne ölüme mi terkedeceksiniz?  Faytonların atları yaşlanır, ölüme terkedilir veya sucuk yapılır, köylerde eşekler artık yük taşıyamaz hale gelip birgün yerden kalkamaz, öylecene yol ortasında hayvan bırakılıp gidilir. Kedi köpek yaşlanır sokağa çöp torbası gibi terkedilir. Peki seni de yaşlanınca terketseler hoşuna gider mi? Emekli maaşın, yaşlılık aylığın da olmasa ve huzurevine de gidemesen, çocukların tekmeyi koysa ne yapacaksın? Tabi ki sokaklarda son nefesini vereceksin. Aynen terkettiğin o hayvan gibi.. İşte size bir fotogaleri;

http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay/78168/2/1/25603186/hayvanlarimiz-da-bizle-birlikte-yaslaniyor

GÜNÜN TAVŞANI



13 Ocak 2014 Pazartesi

AVCILAR OKUSUN




          Düşünün, evinizdesiniz, birazdan ailenizle güzel bir pazar kahvaltısı yapmak için bakkala gideceksiniz, çocuklarınıza süt filan da alacaksınız. Tam yolda giderken birden silahlı dev bir adam karşınıza çıkıyor, sizin belki de 10 katı büyüklüğünüzde, görmemeniz için etrafla da uyumlu giyinmiş, bakkalın önünde duruyor ama ayırt edilemiyor. Birden sizi nişan alıyor, siz savunmasızsınız, eşofmanlarınızla ortada kalmışsınız, silahınız yok, olsa da kullanamazsınız, sesiniz çıkmıyor zaten, sizi şakağınızdan vuruyor, oracıkta yığılıyorsunuz, kanlar içinde kalıyorsunuz. Dev silahlı adamın vurduğu yetmezmiş gibi sizin cesedinize doğru kendi kadar dev büyüklükteki atletik köpeği size doğru koşuyor, keskin dişleri ve salyaları arasında cansız bedeninizi ağzına alıp acımasız sahibine götürüyor. Ruhunuz yukarı yükselirken nereye gideceğiniz yerine aklınızda tek birşey var; çocuklarım ve karıma ne olacak? Onlar da mı birgün böyle vurulacak?

2 Ocak 2014 Perşembe

YENİ YILDA YENİ REZALETLER!


Diyorum ki 2014 belki daha güzel geçer, daha az insan cahilce davranır ama yok! İşte 2014'ün ilk işkencecileri;

     "Aksaray'ın Yenipınar Köyü'nde iki çoban köpeğinin köylüler tarafından dövüştürülmesi dikkat çekti. Köylülerden bazıları ise zaman zaman zevk için köpekleri dövüştürdüklerini belirtti. Dün Yenipınar Köyü'nde yol kenarında iki çoban köpeği köylüler tarafından dövüştürüldü. Köpekler dövüş sırasında birbirlerini yaralayıp kanlar içinde kalırken yaklaşık 30 kişi de dövüşleri izledi. Bazılarının ise dövüşleri cep telefonlarının kameralarıyla kaydetmesi dikkat çekti. Köylülerden bazıları, köpeklerin dövüştüğünü ve ayırdıklarını öne sürerken bazıları para ile dövüştürülmediğini, zevk için zaman zaman dövüştürüldüğünü belirtti. Kanlar içinde kalan köpekler, dövüşün ardından sahipleri tarafından olay yerinden uzaklaştırıldı. Hasan BÖLÜKBAŞ-AKSARAY-DHA"

http://webtv.hurriyet.com.tr/2/58729/25483590/1/koyluler-kopek-dovusturdu.aspx


Hemen Haytap'a ihbar ettim, bakalım ne ceza kesilecek..