"Ağrım olsa bağıramam, aslan görsem kaçamam, kuyruğu ne de tatlı dersiniz ama avcı vurunca afiyetle yersiniz, çok da üşüdüm, kürkümü geri verseniz.. Tavşanım ben, keşke dostum olsan sen.." (Tawşi)

2 Ekim 2013 Çarşamba

MILKY'DEN ÇEKTİĞİM





1. gün: Sabah 08.00, uyuyordum. Birden Milky yatağıma çıkıp koşmaya başlayarak beni uyandırdı. Bunu hiç yapmazdı. çok huzursuzdu, deprem mi olacak dedim. Bir de baktım ki kapının önünde tawşi nalları dikmiş, kulakları iki yana yatmış şekilde yatıyor. Yataktan üzerine adeta kalbim dışarı çıkarak uçtum, "Tawşi!!!" diye dürttüm hemen. Tawşi; "Ne oluyor ya sabahın köründe, bacakları dikip uyuyamam mı!" der gibi kalktı, sonra da uyumaya devam etti. Sonuç: T-rex görmüş gibi kalpten gidiyordum.

Bir gün sonra:  Sabah 08.30, e yine uyuyorum, 1 saat önce uyumuşum. Garç gurç garç gurç diye sesler gelmeye başladı, tavşanların tuvalet leğeniydi bu. Kirlendi diye çekiştiriyorlar sandım ama ses bitmiyordu. Kafamı kaldırdığımda Tawşi kapı önünde yere yan yatmış, kıpırdamıyor, Milky de leğenle onu itip kıpırdatmaya çalışıyordu. Yataktan öyle bir fırlamışım ki, konsoldaki abajurun demirlerini bile bükmüşüm yere düşürüp. Yanına Kara Murat gibi uçtuğumda Tawşi, uykulu gözlerini açıp; "Yine mi sen, başımdan git ulen!" der gibi baktı ve uyandı. Sonuç: Oracıkta yığılıyordum.

Ya Milky de korkup beni uyandırıyor, ya da ikisi bir olup Oscar'lık performansla (Daha önceden de ikisinin neler yaptıkları belli) bana şaka yapıyorlar. Ama yakında beni bulamayabilirsiniz. Bir sabah ansızın gideeebiliiiriiiim...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.