2009 yılında hayatıma girdi. Evimizin yokuşunu bir akşam çıkarken minicik 3 aylık kadar Tuxedo yani Smokin cinsi siyah-beyaz bir kedi yavrusu miyavlayarak ayaklarıma dolandı, onu ilk defa görüyordum, çok tatlı ve savunmasızdı. Etrafta annesi, kardeşleri yoktu. Evin kapısına kadar takip etti beni. İçeri alıp karnını doyurdum. Çenesinin altında siyah, küçük bir topsakalı vardı, ayrıca kafası mis gibi kokuyordu, bu yüzden ona "Hacı" adını verdim. Hacı o gün 2-3 tabak mama yedi, günlerce aç kaldığı belliydi. Beni annesi yerine koymuştu. Geceleri saçlarımın arasında, hatta bazen anne sıcaklığı için boynumda uyuyordu. Hacı günden güne büyüdü. Artık yetişkin bir kediydi. Evin ağır abisi olmuştu. Yasak ve zararlı olmasına rağmen tavuk yerine tiramisu ve çikolatalı pastayı tercih ediyordu, yanında çikolata yiyemez olmuştuk. Tuvaletini asla evdeki kuma yapmazdı, illa bahçeye yapardı, her sabah 05.00'te yanımdan beni uyandırmamak için parmak uçlarına basarak kalkıp annemin yanına gider, kulağına doğru sessizce bağırırdı. Zavallı annem uyuduğu için bu sefer sırtına çıkar ve sesini daha güçlendirip bağırırdı. Annem "Uyuyorum, git başımdan!" deyince bu sefer patisiyle yanağına güçlü bir tokat atıp Pavorotti sesinin en yüksek tonuyla bağırırdı ve annem asker gibi ayağa dikilirdi. Her gece gülerdim. Gün içinde canı sıkılınca bahçeye gitmek istediği zaman ise "Kapıyı açamayız hava çok soğuk." dediğimiz zaman da İran kedimiz Köpük'ün tüylerini yolup, kovalamakla tehdit eder ve kapıya gider, o kapıyı ille açtırırdı. Çok zekiydi. Pizzaya dayanamazdı, bir büyük pizzanın 4 dilimini bir seferde yerdi, pizzayı gördüğü an delirirdi. Çok garip zevkleri olan bir kediydi. Sofraya bizimle beraber otururdu, sandalyeye oturur, kendi tabağında insan gibi tırnaklarını çatal yerine kullanıp yemek yerdi. Birgün sokakta gezinirken zalim mahlukatlar onu saçmayla yaraladı, o yine direndi, eski gücüne kavuştu. En korktuğum şey sokak köpekleriydi çünkü onlara bile kafa tutardı. Hergün burnunda yeni çiziklerle gelirdi. Mahallenin popülasyonuna da katkıda bulunmadı değil, şimdi heryerde sakallı Smokin kedi görüyorum, hepsi onun akrabaları, torunları.. 2011'de bir sabah yine bağırdı, bu sefer elimle ona ben kapıyı açtım, açmaz olaydım, yine tuvalete gitti ve bir daha gelmedi. Ne dirisi ne ölüsü bulundu, hala arıyorum, bulana da ödül vereceğim ama yok.. Öleceğini mi anlayıp gitti, başına birşey mi geldi yaşarken hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. O mis kokulu, top sakallı evin erkeğiydi.. Geriye katil bakışlı kızı Junior Hacı ve hergün sarılarak uyuduğu kutup ayısı oyuncağı kaldı. Ve bir de aşağıdaki komik anıları;
Hacı birgün miyavlayarak beni çağırır gibi birşey yaptı sonra arka odalara doğru yürüdü. Bir de baktım ki sokaktan kendine benzeyen ufacık başka bir Smokin kediyi getirip arka odaya gardrop üzerine yerleştirmiş, yanına da bir oyuncak fare koymuş. Sonradan anladım ki, kendi kızı, annesi filan da olmadığı için eve getirmiş. Junior Hacı katil bakışlarıyla o günden beri evimizin neşesi oldu. Babasının siyah top sakalını, kuyruğunun ucundaki beyaz ponponla taşımaya devam ediyor.
Doğumgünümde annem 2 kişilik küçücük kestaneki çikolatalı bir pasta almıştı, tabak çatal almak için mutfağa gittim. Geri geldiğimde pasta ortada yoktu. Sadece yalanan bir Hacı vardı.
Hacı yazları bizimle yazlığa gelirdi. İzmir'den İstanbul'a dönüşte otobüsün bagajında taşınması için yine uyutan o salak ilaçtan alması gerekiyordu ama Hacı'ya ilaç içirmek kolay mıydı.. Teyzem en sonunda bir sosisin içine hapı sakladı ve önüne koydu. Hacı sosisi yuttu, teyzem yere çömelmiş onu izliyordu, Hacı gidip ağzındaki ilacı "Tuuu!" diye teyzemin yüzüne tükürdü, ben böyle gülmemiştim :))
Hacı birgün miyavlayarak beni çağırır gibi birşey yaptı sonra arka odalara doğru yürüdü. Bir de baktım ki sokaktan kendine benzeyen ufacık başka bir Smokin kediyi getirip arka odaya gardrop üzerine yerleştirmiş, yanına da bir oyuncak fare koymuş. Sonradan anladım ki, kendi kızı, annesi filan da olmadığı için eve getirmiş. Junior Hacı katil bakışlarıyla o günden beri evimizin neşesi oldu. Babasının siyah top sakalını, kuyruğunun ucundaki beyaz ponponla taşımaya devam ediyor.
Doğumgünümde annem 2 kişilik küçücük kestaneki çikolatalı bir pasta almıştı, tabak çatal almak için mutfağa gittim. Geri geldiğimde pasta ortada yoktu. Sadece yalanan bir Hacı vardı.
Hacı yazları bizimle yazlığa gelirdi. İzmir'den İstanbul'a dönüşte otobüsün bagajında taşınması için yine uyutan o salak ilaçtan alması gerekiyordu ama Hacı'ya ilaç içirmek kolay mıydı.. Teyzem en sonunda bir sosisin içine hapı sakladı ve önüne koydu. Hacı sosisi yuttu, teyzem yere çömelmiş onu izliyordu, Hacı gidip ağzındaki ilacı "Tuuu!" diye teyzemin yüzüne tükürdü, ben böyle gülmemiştim :))
Hacı'nın küçüklüğü
Yetişkin Hacı ve dostu Köpük yaz tatilinde :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.