"Ağrım olsa bağıramam, aslan görsem kaçamam, kuyruğu ne de tatlı dersiniz ama avcı vurunca afiyetle yersiniz, çok da üşüdüm, kürkümü geri verseniz.. Tavşanım ben, keşke dostum olsan sen.." (Tawşi)

12 Şubat 2014 Çarşamba

KARDEŞ SİTE; YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK



                  Bu hafta tanıtacağımız kardeş sitemiz; Yeryüzüne Özgürlük (Freedom to Earth). Sitenin normal sayfasını tanıtmıştık, bu seferki ise Facebook sayfası. İçiniz cız etse de adrese bakmanızı rica ediyorum, böylece insan kılığındaki kişilerin diğer canlılara neler yaptığını göreceksiniz;

https://www.facebook.com/yeryuzuneozgurluk/photos_stream




Air France şirketi, birçok havayolu şirketinin laboratuar hayvanı taşımacılığını bırakmasına rağmen bu işi hala bırakmamış!


Air France ile deneye götürülen bir maymunun beyninin patlatılması!




                     İnsanlar sadece bebekken süte ihtiyaç duyarlar, o da kendi annelerinin sütünedir. Büyüdükten sonra içilen süt insanlarda kemik erimesi yapar, yani süt endüstrisi koca bir yalandır!

                   Anne inekler için yavrularının doğumdan kısa bir süre sonra kendilerinden alınması kesinlikle stres yaratan bir şey, zaten hayvanların yüksek sesle ağlamasının sebebi de tam olarak bu.Burada göz ardı edilen şey, süt üretmek için süt sığırlarının doğum yapmak zorunda olduğu gerçeği; onların sütlerini çaldığımız için, yavruların da ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu yavrular doğduktan kısa süre sonra annelerinden koparılıyor ve yalnızca kendileri için yapılan anne sütünü içmek yerine yalancı meme ile besleniyorlar. Başka türlü anneleri tarafından beslenmek ve büyütülmenin keyfini sürmek gibi bir şansları yok. Tam tersine doğum sonrası ilk haftalarını buzağı kasaları ya da kapalı bölmelerinde tek başlarına geçiriyorlar. Dişi buzağılar annelerinin peşinden gidip onların yerlerini almak üzere yetiştirilecekler, bu arada erkek buzağıları daha üzücü bir kader bekliyor: bu yavrular veal eti/buzağı-dana eti olmak üzere satılacaklar; çünkü başka bir değerleri yok. Buzağıları satarak süt endüstrisi aslında atık olarak başa çıkmak zorunda kalacağı şeylerden çıkar elde etmiş oluyor. İstediğimiz kadar boykot edelim, süt ürünleri tüketilmeye devam ettikçe bunun hiçbir faydası olmayacak. Anneler, bir sene kadar süt ürettikten sonra yeniden gebe bırakılırlar. Böylece bütün süreç bir daha başlar ve hayvanların vücudu tükenene dek tekrar edilir. Bu olay inekler beş yaşındayken yaşanıyor, normal ömürlerinden 20 sene kadar az bir zaman yani- ve bu noktaya ulaştıklarında mezbahaya satılıyorlar. Bu durum sadece ABD’de yaklaşık 9 milyon süt sığırının tekrar tekrar yaşadığı moral bozucu bir gerçek, ve meselenin bu hayvanların ne tür mekânlarda tutulduklarıyla, bu yerlerin küçük çiftlikler ya da büyük fabrika çiftlikleri olmasıyla bir ilgisi yok. Tek fark, orada yaşayan insanların duyduğu seslerin çok rahatsız edici olmasıydı. Süt üretiminde yaşanan süreçlerle ilgili tipik cehaletimiz, ya da vurdumduymazlığımız, süt endüstrisinin bel bağladığı bir şey. Bir yan ürün olduğu için ineklere daha az zarar veriyor olabilir ama Gary Francione’ın söylediği gibi “ Bir bardak sütün içinde bir kilo etten daha fazla acı ve ızdırap var”. (Alicia Graef)



Tayland'ta hindistancevizi toplamak için makak maymunları eğitilip köleleştiriliyor ve ömür boyu bir tasmayla hindistancevizi toplamak zorunda kalıyorlar. Bir maymum günde 700-1000 adet hindistancevizi toplayabiliyor. 




      Palm yağı yüzünden Kahvaltıda yediğiniz NUTELLA orangutan, Sumatra kaplanı, Asya gergedanı, Sumatra gergedanı, Sun Bear, Pigme Fil, Bulutlu Pars ve Uzun Burunlu Maymunu öldürüyor. Borneo ve Sumatra dünyanın biyo çeşitlilik bakımından en zengin ve orangutanlar da dahil, nesli hızla tükenmekte olan türleri barındıran iki bölgesidir. Endonezya ve Malezya’da saatte 300 futbol sahası büyüklüğündeki alanlar tek bir bitkisel yağın elde edilebilmesi için yok edilmektedir.



Kanada'nın fok balığı katliamını durdurmak isteyen Pamela Anderson ve arkadaşları!



Batıl inançları olan insanlar sadece hırafelere inanırlar!



Lütfen Jelibon ve şekerleme tüketmeyin, çünkü o şekerlemeler işte bu sığır ve domuz kemiklerinden üretilen jelatinden yapılıyor, kısacası iğrenç birşey yiyorsunuz!



Son bir yılda 30.000 fil, dişleri için avlandı! Son yıllarda giderek artan aslan, fil ve gergedan avlanmasındaki artıştan Vietnam, Laos, Tayland ve Çin sorumludur!



Kürk kullanmayın! Vahşete ortak olmayın!!


Kürkü için canlı canlı derisi yüzülerek öldürülmüş bir sokak köpeği!



Bu yukarıdaki avcılık belgesi, bir de ağaşıdaki sonuçlarına bakın;


Avcılık spor değil, katliamdır, aklı başında her devlet de yasaklamalıdır!


40 yıldır görünmeyen Anadolu Leoparı'nın bir bildiği varmış, görüldü ve öldürüldü!


Konya Ereğli'de hiçbir suç işlememişken öldürülüp elektrik direğine bağlanan kurt! 



Antalya'da avcılarca öldürülüp yol kenarındaki kazığa oturtulan tilki! O avcılar inşallah öbür tarafta benzerini yaşayacaklar! 



Amerikalı sunucu sürekli nesli tükenmekte olan hayvanları Afrika'da büyük paralar karşılığında avlıyor!


Av ödlekliktir! 



Ugg botların gerçeği koyun derisinden, sahteleri köpek derisinden yapılıyor, Ugg giymeyin! 


Ugg'dan geriye kalanlar!





Pi filminin çekimlerinde gerçek bir kaplan okyanusa atıldı, kaplan neredeyse boğuluyordu, son anda kurtarıldı! 

                                        Hayvanlar filmlerde bu şeklide kullanılmamalıdır!



Karayip Korsanları filmindeki denizaltındaki patlamada yüzlerce canlı öldürülmüştür!


Ben-Hur filminin çekimlerinde 100 at telef olmuştur!


BQO dizisi çekimlerinin başında 3 at telef olmuştur!


Bu maymun film setinde taşınırken ezilerek ölmüştür!



                Kanal D'nin "Cinayet" adlı dizisindeki bir bölümde bu sahne ekrana geldi, bir köpeğin öldürülüp gömülüşünü gösteriyordu, köpeğin iğneyle geçici süre ile uyutulduğu, daha sonra ise maket kullanıldığı açıklandı. Kısacası bu köpeğin akıbeti belli değildir! Dizi yayından derhal kaldırılmalıdır!




         20 Ağustos 1994’te Honolulu şehri sirk gösterisini izliyordu; sirkte 20 yaşında bir fil vardı, adı Tyke’tı. Fil işvereninden, Hawthorn şirketinden artık bezmişti.Eğlence parklarına ya da sirklere çıkmaktan yorulmuştu. Tehlikeli çalışma koşullarından yorulmuştu: rutin dayaklardan, tedavi edilmeyen yara ve berelerde, sürekli seyahat etmekten yorulmuştu. Artık yemeğin olmamasından ya da yemeğin kötü olmasından bezmişti. Sağlığının önemsenmemesinden, sağlık önlemlerinin olmamasından bezmişti. Ama esas olarak, her gün sirke çıkmaktan bezmişti. Daha bir yıl önce Tyke Altoona, Pennsylvania’da sahneden kaçmış, binanın kapılarını kırmıştı. Üç ay sonra Minot, Dakota’da gösteri sırasında terbiyecisini ezmiş ve ortadan kaybolmuştu. Her iki olayda da terbiyeciler Tyke’ı sakinleştirmeyi başardılar. Ama Honolulu’da Tyke’ın sabrı taşmıştı. Yüzlerce izleyicinin gözü önünde Tyke terbiyecisini öldürdü, bakıcısını yaraladı, sokağa kaçtı. Sokakta Tyke bir palyaçoyu ayaklarının altına aldı ve sirkte çalışan bir adamı ezdi. Polis hiç zaman kaybetmedi. File 89 el ateş edildi. 1993 yılında Honolulu polisi gene böyle kalın derili söz dinlemez bir hayvanı vurarak öldürmüştü. Ancak bazı okurların düşüncesinin tam tersine Tyke’ın o günkü eylemi hiç bir şekilde boşu gitmedi. Aslında şehre, devlete ve Hawthorn Şirketine yüzlerce dava açıldı. Halk nezdinde tartışmalar başladı. Sirk konusunda düşünmeyen bir çok insan eylemlere katılmaya başladı. Hayvan hakları kuruluşları destek gördü. Büyük tepki oldu. Protestolar ve boykotlar yaşandı. ABD Tarım Bakanlığı (endüstriyi denetleyen bakanlık) daha ciddi yaptırımlar uygulanması, daha ihtiyaylı davranılması ve cezaların artırılması konusunda uyarılmış oldu. 1994’te federal hükümet Hawthorn’un sahibi John Cueno Jr.’ın sirkindeki 16 file el koydu. Tyke’ın o Ağustos günü gösterdiği direniş toplumsal değişimin gelişmesine destek oldu. Tyke tarih yazdı.



30 Mart'ta polisi halka biber gazı sıktırarak demokratik hakkını elinden alan siyasetçiyi unutmayın! Onun sayesinde yüzlerce köpek, kedi ve kuş gazdan zehirlenip ölmüştür!




                                            Yavru Geyik Avlayan AKP'li Bir Belediye Başkanı



     “ANTALYA’nın turistik beldesi Belek Belediye Başkanı Ak Partili Yusuf Mecek’in, Denizli’nin Çivril İlçesi’nde kaçak geyik avı yaptığı ve gözaltına alındığı iddia edildi. İhbar üzerine Başkan Mecek ve üç arkadaşının bulunduğu otomobili durduran jandarma, otomobilde yaralı bir yavru geyik ve ruhsatlı 3 av tüfeği buldu. Yaralı geyiği tedavi için Antalya’ya götürdüklerini savunan 4 kişiye toplam 18 bin 996 TL para cezası kesildi, tüfeklerine de el konuldu. Başkan Yusuf Mecek ise olayın kendisiyle hiç bir ilgisinin bulunmadığını söyledi. Çivril İlçesi Akdağ, Ortatepe yangın gözetleme kulesinde görevli orman muhafaza memuru, dün saat 21.00 sıralarında 4 kişilik bir grubun kaçak avlandığı ihbarında bulundu. Bu kişileri takibe alan jandarma, 07 BLK 07 plakalı otomobili Kavakalanı Köyü yakınlarında durdurdu. Araç içinde yaralı bir kızıl geyik yavrusu ile ruhsatlı üç av tüfeği bulundu. Bunun üzerine otomobildeki İsmail Giliğ (39), Muhittin Korkmaz (53), Ramazan Zorbaz (36) ve Yusuf Mecek (47) gözaltına alındı. Şüphelilerden Yusuf Mecek’in, Antalya’nın Serik İlçesi’ne bağlı Belek Beldesi Belediye Başkanı olduğu belirlendi.

“YARALI BULDUK” DEDİLER

Gözaltına alınan dört kişi ilk ifadelerinde, Afyonkarahisar’ın Sandıklı İlçesi’nden geldiklerini ve Dinar’a gitmek istediklerini, ancak ormanda yollarını kaybettiklerini belirterek av yapmadıklarını iddia etti. Araçtaki geyik yavrusunu yolda yarılı bulduklarını ve Antalya’ya dönünce tedavi ettirmek için yanlarına aldıklarını savunan dört kişi, otomobilde bulunan tüfeklerin ruhsatlı olduğunu ve sürekli araçta olduğunu söyledi. Aralarında Belediye Başkanı AK Partili Yusuf Mecek’in de bulunduğu dört kişiye kacak avlandıkları gerekçesiyle toplam 18 bin 996 TL ceza kesildi, üç av tüfeğine de el konuldu. Otomobilde ele geçirilen yavru kızıl geyik ise tedavisinin yapılması için Denizli Orman ve Su işleri Müdürlüğü’ne teslim edildi.

BAŞKAN MECEK YALANLADI

Konuyla ilgili açıklama yapan Belek Belediye Başkanı Ak Partili Yusuf Mecek, kendisinin kaçak geyik avladığı yönündeki haberleri basından okuduğunu söyledi. İddiaların asılsız olduğunu öne süren Başkan Mecek, şöyle dedi: “Basında yer alan haberleri üzgünlük ve şaşkınlık içerisinde okumaktayım. Her şeyden önce bir hayvan sever ve hayvan dostu belediye başkanı olarak, ismimin bu tarz haberlerde sırf siyaset aracı olsun diye kullanılmasına üzülmekteyim. Bahsi geçen haberin şahsımla herhangi bir ilgisinin söz konusu olması mümkün değildir. Gazeteci arkadaşlarımızın bu haberleri yaparken biraz daha araştırmacı, tarafsız ve bağımsız olmasını temenni ediyorum.”

YAVRU GEYİK ÖLDÜ

Kaçak av yaptıkları iddia edilen Antalya’nın Belek Belediye Başkanı Yusuf Mecek ve 3 arkadaşının otomobilinde bulunan yaralı yavu kızılgeyiğin, tedavi için Denizli’ye getirildiği sırada yolda öldüğü bildirildi. Kaçarken yaralandığı belirtilen yavru geyiğin, Orman ve Su İşleri Müdürlüğü yetkilileri tarafından gömüleceği belirtildi.”





Akdeniz bölgesinde deniz kestaneleri öldürülerek turistik lamba yapılmaktadır!



                   Mersin'in Erdemli İlçesi'nde, sahile yüzgecine parke taşı bağlanmış olarak ölü Caretta Caretta vurdu. Arpaçbahşiş Beldesi Sahili'nde balık tutan amatör balıkçılar, yaklaşık 1.5 metre uzunluğunda 60 kilo ağırlığındaki 40 yaşlarında olan kaplumbağayı görünce şoke oldular. Yüzgecine kilit parke taşı bağlandıktan sonra denize atıldığı tahmin edilen ölü kaplumbağanın nesli tükenmekte ve koruma altına olan Caretta Caretta olduğu tespit edildi. DOHAYKO Akdeniz Bölge Temsilcisi Semih İğdigül, kaplumbağayı bu hale getirenleri vicdansız olarak nitelendirdi. İğdigül, "Hangi vicdansız bir canlının yüzgecine taş bağlayarak denize atar da ölümüne sebep olur anlamak mümkün değil, bu insanlığa sığmaz" dedi. Nesli tükenmekte olan Caretta Carettaları korumak için dünya seferber olurken, kendini bilmez kişilerce öldürülmesine sert tepki gösteren İğdigül, "Bu canları koruyalım, sık sık balıkçılarımızı denetleyelim. Öyle tahmin ediyorum ki bu canlı bir balıkçının ağına takıldı o balıkçı da sinirlenerek parke taşını bağlayıp denize attı ve boğularak öldü. Bu bir vahşilik ve vicdansızlıktır. Balıkçılar kaplumbağalarla yaşamayı öğrenmeli" diye konuştu. Caretta Caretta'yı bulan amatör balıkçılardan Arif Gökmen ise, "Kaplumbağayı taş bağlanmış halde bulduk. Kıyıya çıkarttığımızda ölmüş olduğunu gördük. Kimseye zararı olmayan bu canlıyı niçin işkence ile öldürürler?" dedi. Balıkçılardan Zeki Karabulut de, Arpaçbahşiş Belde Sahili'nin Caretta Caretta üreme alanı olduğunu kaydederek şunları söyledi: "Caretta Carettalar mayıs ayının sonuna kadar bu kumsala çıkıp yumurta bırakıyorlar. Ancak bölgedeki aşırı yapılaşmadan dolayı sahile yumurta bırakmak için gelen hayvanlar geri dönüyorlar. Kaplumbağaların yumurtalarını bırakması için yazlıkçılar sahili işgal etmesin, şezlonglar konmasın, akşamları ışıklar yakılmasın. Lütfen bu önlemler alınsın." Sahile vuran Caretta Caretta Kaplumbağası'nın ölüsü vatandaşlar tarafından açılan çukura gömüldü.




Ağaçların, hayvanların katledilmesine karşı çıkanlara "Eşkiya mısınız?" diye soran Recep Tayyip Erdoğan'a karşı: #HepimizEşkiyayız



Angora tavşanı kazakları giyiyorsunuz..


Angora Tavşanı yünü şapkaları takıyorsunuz..


Angora Tavşanı'nın ağlatılarak çığlık çığlığa elle nasıl yolunduğunu bilseniz onları giymezdiniz!


BOŞ İNANÇLAR UĞRUNA AT KATLİAMI DURDURULSUN!

 İnancın arka yüzü; At kurban edilmesi nasıl meşru görülüyor;

              Çorum’un Dodurga ilçesine bağlı Mehmet Dede Tekkesi köyünde yağmur yağması için at kurban ediliyor. Kurban edilen atların bolluk ve bereket getirdiğine inanan Mehmet Dede Tekkesi Köyü sakinleri, her yıl mayıs ayında 1394 rakımlı coğrafi adı Kızıltepe olan Dede Dağı’nda bulunan İsmail Dede Yatırı’nda at keserek tabiata kurban ediyor. Kesilen atları doğaya bırakan köylüler, bu atlar kartal, akbaba gibi yaban hayvanları tarafından yenildiği takdirde kurbanlarının kabul edildiğine inanıyor. Köylüler daha sonra koç keserek etini köydeki tüm evlere dağıtıyor. Gelenekle ilgili rivayete göre; İstanbul’da yaşayan rütbeli bir subayın uzun süre çocuğu olmaz. Kızıltepe’de yatırı bulunan İsmail Dede subayın eşinin rüyasına girerek kendisini ziyaret etmesi halinde çocuğunun olacağını söyler. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Çorum’a ulaşan subay ve eşi, oradan da köye yaylı denilen bir at arabasıyla gelir. Köyde konuk oldukları hane sahibi subay ve eşini tırmanması oldukça zor olan İsmail Dede Yatırı’nın bulunduğu yere katırla götürür. Subayın eşi dağa çıktığında karşılaştığı manzara karşısında hayal kırıklığına uğrar çünkü karşısında basit, taşlarla çevrilmiş bir yer çıkar. O burayı yeşillikler içinde, sulu, suları çağlayan, kuşları öten bir sayfiye yeri olarak hayal etmiştir. Kadın bu beklentisini, "Ben burayı bakımlı, güzel, şenlikli bir piknik yeri gibi, manzaralı bir yer olarak hayal etmiştim" şeklinde dile getirir. Subayın eşi hiçbir dua, beddua, bir Fatiha dahi okumadan biraz aşağıya inerek katıra biner. Katıra bindiğinde, "Altındaki katır buluğ getirsin de sen doğurma emi kızım" diye bir ses duyulur. Kadın hemen katırdan inip tekrar yatırın olduğu yere koşup gelir. Taşları ısırır ama artık duası geçmez. Bu arada kadının bindiği katır doğurur. Subayın eşi pişmanlık içinde dualar eder, kurbanlar keser ama yine de çocuğu olmaz. Subayın eşiyle gelip katırın doğurmasına şahit olan köylülerin İsmail Dede’ye olan muhabbet ve itikatları daha da artar. Bu olaydan sonra yatır, "Gatırgunnadan İsmail Dede" diye anılmaya başlanır. Bu olayın hatırasını yaşatmak ve yatırı memnun etmek için her yıl at kurban edilmeye başlanır. At kurbanı, geleneksel olarak her yıl baharda mayısa doğru ya da en geç mayıs ayı çıkmadan yapılmaktadır. Kurban sunum zamanını tabiatın canlanması, Hz. Ali’nin doğum yıl dönümü hava şartları ve son zamanlarda özellikle ekonomik koşullar belirlemektedir. Yani kurbanın tarihi mevsim olarak belli, gün olarak belirsizdir. Pazardan satın alınmak suretiyle temin edilen atlar ki bunlardan biri Mehmet Dede Obruk diğeri Mehmet Dede Tekke köyü adına satın alınmıştır. Para karşılığı tutulan iki kişi tarafından sabahın erken saatlerinde üzerlerine binilmek suretiyle kurban edilecekleri Kızıltepe’ye götürülerek, Gatırgunnadan İsmail Dede Yatırı’ndan yaklaşık 50 metre aşağıda bulunan ve katırın doğurduğu rivayet edilen yerde ayakları bağlanıp yönleri kıbleye gelecek şekilde yatırılıp kurban edilirler. İki köyün kurbana katılımı at satın almak için toplanan paraya katkıda bulunmak şeklinde olmuştur. Dede Korkut’ta geçtiği şekliyle kurban edilmiş atların üzerinde uçuşan kuşları gördükçe kesilen kurbanın İsmail Dede tarafından kabul edildiğini, o yıl da bolluk ve bereket olacağına inanılır. Yöre halkının inancına göre kesilen kurbanların makbul olup olmadığı, yatır tarafından kabul edilip edilmediği, doğaya terk edilen kurbanların yabani hayvanlar tarafından yenilip yenilmemesiyle ölçülmektedir. Bu sebeple atların kesilmesinden bir hafta sonra köy muhtarı veya köy halkı tarafından birileri kurban yerine gönderilmekte ve doğaya bırakılan kurbanlar kontrol ettirilmektedir. Bunun için Mehmet Dede Tekke köy halkı kurban edecekleri atların sağlıklı olması dışında cinsiyet gözetmek gibi herhangi bir özellik aramıyor. Atların sağlıklı olması ve kendi başlarına yürüyerek kurban edilecekleri yere ulaşmaları yeterli görülüyor. Günümüzde at kurbanına birçok fonksiyon yüklenmiştir. Bunlardan birincisi bereket beklentisi ve sakınma amacıyla yönelik olan ve bunun için iki köy halkının ortaklaşa yaptığı kurban sunumudur. Kuraklık olup olmamasına bakılmaksızın her yıl tekrar edilir. Bir taraftan bereket beklentisi içerisinde olan yöre insanı, diğer taraftan yatırı Gatırgunnadan İsmail Dede’yi memnun etme amacını da gözetir. Yöre insanının, kurban kesilmediği zaman Gatırgunnadan İsmail Dede’nin köylerine afet (dolu) göndereceğine veya muhtemel afetleri önlemeyeceğine inançları tamdır. Atların kurban edilip doğaya terk edilmesi ise, bir şükür ifadesi olarak kabul edilir (Gönül Başoğlu). Kısacası Allah akıl fikir ve gerçek inanç versin, hurafelerden uzak tutsun!!




Hayvanları taşıma yasası düzenlendi!





Karadeniz'de balıkları yedikleri için yunuslar bu şekilde acımasızca avlanmaktadır, halbuki yunuslar sadece ihtitaçları kadar balık yemektedirler, asıl açgözlü olanlar insanoğludur!




       Manisa ve Denizli Organize Deri Sanayi'nin kirlettiği Gediz ve Büyük Menderes nehirlerine akıtılan kimyasallar, Bafa ve Azap göllerinden sonra Azmak nehrini de kirletti. Nehirlerdeki kimyasal zehir yüzünden balıklar kendilerini sudan dışarı atmaya çalışıyor!





En Hayvansever Belediye Başkanı ödülünü alan İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş Eyüp'te yunus ve fok gösteri parkı yani bir eziyet parkı açılışındaydı!!


İzmir Karaburun'da bulunan balık çiftlikleri yüzünden hergün birçok yunus öldürülmeltedir!!



Gösteri merkezinde bir yunus öldürüldü
         Kemer'deki Moonlight Yunus Parkı'nda gösteri ve terapi yapmaya zorlanan dört yunustan biri hayatını kaybetti. Yunuslara Özgürlük Platformu, ölen hasta yunusla aynı havuzu paylaşan diğer üç yunus için deniz memelisi veterinerleri tarafından sağlık taraması ve koruma talep etti. Yunusların bakımını ihmal ettiği anlaşılan tesisin de faaliyetlerinin sonlandırılması istendi. Antalya'nın Kemer ilçesinde faaliyet gösteren Kemer Moonlight Dolphinarium'da (Ayışığı Yunus Parkı) afalina türü bir gösteri yunusunun Ağustos'un ikinci haftasında öldüğü öğrenildi. Kemer Gözcü gazetesinin 13 Ağustos 2013 tarihli, “Yunus Gösteri Merkezi'nin Mührü Açıldı” başlıklı haberini kaynak gösteren ve Türkiye'de gösteri amacıyla tesislerde esaret altında tutulan yunusların özgürlüğüne kavuşması amacıyla kampanyalar düzenleyen Yunuslara Özgürlük Platformu, yunusun ölüm nedeninin uzman deniz memelisi veterinerlerince tespit edilmesini ve ölen yunusla aynı havuzu paylaştığı için bulaşıcı hastalık olasılığı nedeniyle büyük risk altında olan diğer üç yunusun sağlık kontrolünden geçirilerek Hayvanları Koruma Kanunu'nun 24. maddesi gereğince ilgili bakanlıklar tarafından özel bir alanda koruma altına alınmasını talep etti. Platform, aynı zamanda yunusların bakımını ihmal ettiği ve terapi seansları adı altında insanlarla yüzme programı düzenleyerek kamu sağlığını da riske attığı anlaşılan Kemer'deki Moonlight Yunus Gösteri Merkezi'nin faaliyetlerinin de sonlandırılmasını talep etti. "Sağlıklı denilen yunuslardan biri iki ay sonra öldü"Sınırları dahilindeki beş yunus parkı ile Antalya'nın Türkiye'de en fazla yunus gösteri merkezi bulunduran illerden biri olduğunu belirten Yunuslara Özgürlük Platformu sözcüsü Öykü Yağcı, 2010 yılının Şubat ayında Antalya'nın Alanya ilçesindeki Sealanya Yunus Gösteri Merkezi'nde de dört yunusun art arda öldüğünü, fakat yapılan sayısız resmi başvurulara rağmen tesisin hiçbir hukuki yaptırımla karşılaşmadığını hatırlatarak şunları söyledi:"Yerel ve uluslararası sivil toplum kuruluşları ile birlikte yürüttüğümüz mücadele sonunda Kaş Yunus Parkı'nın Nisan sonunda fiilen kapatılması sonrasında burada bulunan iki yunus gizlice Kemer'deki yunus parkına taşınmıştı. Ancak bu yunusların son derece sağlıksız ve bitkin olması, dişlerinin de büyük oranda tahribata uğramış olması nedeniyle Mayıs başında duyarlı vatandaşlarla birlikte uzman deniz memelisi veterinerleri tarafından yunuslara sağlık kontrolü yapılması ve özel bir deniz memelisi rehabilitasyon merkezi oluşturularak yunusların koruma altına alınması talebinde bulunmuştuk. Haziran'da İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü'nden gelen ve deniz memelisi uzmanı olmayan veterinerler tarafından hazırlanan raporda ise, yunusların sağlıklarının son derece iyi olduğu, havuz suyunun da uygun olduğu belirtilmişti. Hiçbir havuz veya deniz kafesi, yunuslar ve deniz memelileri için zaten 'uygun' olamazken, şimdi de sağlıklı olduğu söylenen Kemer'deki dört yunustan birinin öldüğünü öğreniyoruz. Ölen yunusun ise Kaş'tan getirilen yunuslardan biri olması ihtimali çok yüksek. Diğer yunusların sağlığı ile birlikte kamu sağlığı da tehlike altında olduğundan yunuslar için koruma taleplerimizi resmi başvurularla yineliyor ve Kemer'deki yunus parkının faaliyetlerinin acilen sonlandırılmasını talep ediyoruz."



Bursa'da ayı istasyonu için toplanan ayılar..


Zonguldak'ta bulunan üç günlük ayı yavrusuna devlet bakacak. Sadece yarım kilo ağırlığında olan yavrunun annesi bulunamadığı için Sinop'ta, Orman Mühendisi Fatma Karahan tarafından evinde bakılacak. Ayı yavrusu, manda ve keçi sütüyle beslenecek. 6 ay sonra da Bursa Karacabey'deki Ayı İstasyonu'na götürülecek.Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Sinop Bölge Müdürlüğü, üç günlük ayı yavrusunu, sağlık durumu normale döndükten sonra Sinop'a nakledecek. Bölge Müdürü Oğuz Beyazıt, öncelikle anne ayıyı bulmak için bölgede inceleme yapıldığını ancak annenin bulunamadığını söyledi. Beyazıt, "Muhtemelen anne yol kenarında doğum yapmış; belki bir kamyon bir araba gürültüsünden ürküp, yavrusunu da bırakıp kaçmış" dedi. "Anne belki vurulmuş; belki yaralı ya da ölmüş olamaz mı" sorumuza Beyazıt, "Hayır, eğer biri tarafından vurulsaydı ya da bir başka saldırı nedeniyle yaralı ya da ölü olsaydı buna dair izler olurdu. Ancak çevrede kan, boğuşma gibi herhangi bir iz bulunamadı. Dolayısıyla ayının kendisinin kaçtığını düşünüyoruz" dedi.



SADECE YARIM KİLO MANDA-KEÇİ SÜTÜYLE BESLENECEK

Yavrunun yaklaşık yarım kilo olduğunu belirten Beyazıt, donma tehlikesi nedeniyle ayaklarında da sorunlar ortaya çıkabileceğini söyledi. Bir süre Zonguldak Şube Müdürlüğü'nde veteriner kontrolünde bakılarak, toparlanmasının sağlanacağını ifade eden Beyazıt, daha sonra Sinop'a nakledeceklerini anlattı. Sinop'ta ise yine veteriner kontrolünde Orman Mühendisi Fatma Karahan'ın evinde altı ay süreyle bakılacağını açıklayan Beyazıt, "Fatma Hanım geçen yıl da bir aylıkken bulunan yavruya bakmış, Remzi adını vermişti. 6 aylık olunca da Bursa'daki Ayı İstasyonumuza göndermiştik. Şimdi bu yavruyu da Sinop'ta baktıktan sonra Karacabey'e göndereceğiz" dedi. Beyazıt, yavrunun ayı sütüne en yakın süt olan manda ya da keçi sütüyle besleneceğini belirtirken, vatandaşın kendisine inek sütü vermesi nedeniyle içmemiş olabileceğini anlattı. Beyazıt, ayakları konusunda her türlü tedavinin yapılacağını ancak sonuç vermemesi durumunda ayakların kesilmek zorunda kalınabileceğini söyledi. Ayakların kesilmesi durumunda, Bursa'daki Ayı İstasyonunda yaşamının sonuna kadar bakılacağını belirtti. Ayakları kesilmez ise Bursa yöresinde ormana bırakılacağını ifade eden Beyazıt, "Peki ama yöresi Zonguldak değil mi; orada yaşayabilir mi" sorumuza "Ayılar dayanıklı hayvanlar, ayrıca Uludağ'dan Artvin'e kadar devam eden yeşil bant aynı özellikleri içeren bir hat. Dolayısıyla türüne aykırı bir iklim değil" dedi.

NEDEN AYI İSTASYONU KURULDU?

Beyazıt, Bursa'daki ayı istasyonunun sokaklarda oynatılan ayıların kurtarılması için kurulduğunu, bu ayıların toplanarak Bursa'ya götürüldüğünü, gerekli bakımlarının yapılıp doğaya bırakıldığını, insana alışkın olanların ise orada bakılmaya devam ettiğini söyledi. Bu istasyonun daha sonra doğada bulunan yaralı ayıların ya da yavruların bakım merkezi haline geldiğini açıkladı. Kaynak: yandaş medya




Yoketmediğimiz bir onlar kalmıştı!




Cinsellik ve et tüketiminin birlikte kullanılması!




















2 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.